Küller Ardından Yeşeren Düşler
Bu hafta ülkenin dört bir yanından yükselen dumanlar, yalnız gökyüzünü değil, yüreklerimizi de kararttı.
İzmir’in dağlarından Hatay’ın tepelerine, Manisa’nın bağlarına kadar uzanan o kara haberler, hepimizi aynı sessizliğe mahkûm etti. Çünkü bir orman yanarken, yalnızca ağaçlar değil; umut, yaşam ve insan da yanar.
Çünkü orman dediğimiz şey; toprağa kök salmış gövdelerden ibaret değil. O gövdelerde saklı nice sır, dallarında kurulmuş yuvalar, yapraklarında fısıldaşan rüzgâr var.
Biz o ağaçların gölgesinde hayallerimizi büyüttük, nefesimizi çoğalttık. Şimdi her alev, biraz da içimizdeki geçmişi, geleceği, o serin umutları kavuruyor.
Yangın görüntülerinde hep aynı telaş var. Köylüler ellerinde bidonlarla, gönüllüler çıplak elleriyle ateşe su yetiştirmeye çalışıyor. İtfaiyeciler yorgun ama inatçı bakışlarla hortumun ucunu kavramış, elleri yanıyor belki ama bırakmıyorlar. Ve arka planda — dumanın koyu perdesinin ardında — kim bilir kaç kuş yuvasını terk etmiş, kaç kaplumbağa toprağın içinde can vermiş, kaç çiçek bir daha açmamak üzere kararmış.
O görüntülere bakarken insanın aklına Yahya Kemal’in dizeleri düşüyor:
“Dönülmez akşamın ufkundayız. Vakit çok geç…” Ama biz hâlâ dönülür umudunu taşıyoruz. Belki biraz da inatla, belki çaresizce.
Çünkü biliyoruz ki bu topraklar nice yangınlar gördü.
Kimi zaman savaşlar, kimi zaman felaketler geldi geçti.
Ama ardından yine bir karakış indi, sonra ilkbahar kendini unutturmadı.
Ve belki de en güzel günlerimiz henüz yaşamadıklarımız.
Şimdi susmaz, sahip çıkarsak;
küllerin arasından yine yeşil sürgünler fışkıracak.
O yanık topraklar yeniden gelincik tarlalarına dönecek, kuşlar geri gelecek, dallar onlara yuva olacak.
Biz de içimizi kavuran bu yangınların acılarını, toprağa düşen ilk filizde umutla hatırlayacağız.
Çünkü dedi ya Nazım:
“Ve bir gün bakacağız ki toprağın o kara
yanık yüzünden fışkıran ilk otlar kadar yeşil, ilk otlar kadar taze ilk otlar kadar sevinçliyiz.”
Selam olsun, ateşin karşısında su gibi duranlara…
Selam olsun, gölgesini yeniden armağan edecek o filize…
Selen Şahin