'Hayvanları koruma' adıyla başlayan katliamın 1. yılı: binlerce can yitirildi
2 Ağustos 2024'te yürürlüğe giren 7527 sayılı yasa, hayvanları korumak için değil, sistematik şekilde yok etmek için çıkarılmış bir yasal kılıftır.
Bugün burada, adına “Hayvanları Koruma Kanunu” denilen ama içerdiği hükümlerle hayvanların sistematik şekilde yok edilmesine neden olan yasa değişikliğinin birinci yıl bilançocusunu kamuoyu ile paylaşmak için toplandık.
Son bir yılda Türkiye genelinde, sahipsiz hayvanlar hukuka aykırı biçimde toplandı, barınaklara kapatıldı, kayıt dışı şekilde kayboldu, açlık, hastalık ve işkenceyle can verdi. Belediyeler ve kamu görevlileri eliyle sürdürülen bu uygulamalarda yüksek doz anesteziyle öldürülen, havasız araçlarda boğularak can veren, tedavi edilmeden ölüme terk edilen binlerce hayvanın kanı hâlâ yerde.
Yaban eşekleri, hiçbir bilimsel, ekolojik veya hukuki gerekçeye dayanmadan doğal yaşam alanlarından toplanmış; ördekler dar kafeslerde hapsedilmiş; hayvanat bahçesi esaretinden kaçmaya çalışan aslanlar öldürülmüştür. Doğal yaşam alanları tahrip edilip betonlaştırıldıktan sonra, köpeklerin sokaklardan toplanmasıyla şehir merkezlerine inmek zorunda kalan domuzlar, nefret söylemleriyle hedef gösterilmiş; sürek avlarını andıran, sistematik ve vahşi yöntemlerle, yasal kılıfa büründürülerek, hatta meskun mahalde resmi görevliler tarafından tüfekle infaz edilmiştir.
Bilimsel hiçbir temele dayanmadan, yalnızca “tehlikeli ırk” yaftasıyla, bazı köpek türleri ya da o ırklara benzeyen sağlıklı, yaşam dolu, heyecanla kuyruk sallayan, umutla gözünüze bakan hayvanlar veteriner hekimler eliyle, yasa gerekçe gösterilerek öldürülmeye başlanmıştır. Hayvanlara acı çektiren deve ve boğa güreşleri ise “festival” adı altında, kamusal destekle sürdürülmektedir.
Ülke genelinde kısırlaştırma ve aşılama faaliyetleri durma noktasına gelmiş; merdiven altı üretim ve yasadışı hayvan ticareti artmıştır. Bu kontrolsüzlük sonucunda sokak hayvanı popülasyonu hızla çoğalmıştır.
Barınaklara alınan hayvanların akıbeti çoğu zaman bilinmemekte; şeffaflıktan uzak, denetimsiz uygulamalar yaşam hakkını görünmez ve sorgulanamaz hale getirmektedir. Barınaklar toplu mezarlıklara dönüşmüştür.
5199 sayılı Kanun’un 19. maddesi, yalnızca bakımevlerinden sahiplendirilecek toplam hayvan sayısının belirlenebileceğini söylerken, İl Hayvanları Koruma Kurulları bu maddeyi çarpıtarak, bireylerin belediye bakımevlerinden sahiplenecekleri kedi ve köpek sayısına keyfi sınırlamalar getirmiştir.
Bu, yasayı bilerek ve isteyerek çarpıtmaktır!
Bu tablo bir uygulama hatası değil, açıkça organize, planlı ve kamu gücüne dayanan bir yok etme politikasıdır. Anayasa’ya, insanlığa ve bilime aykırıdır.
BU BİR KATLİAMDIR!
BU BİR HUKUKSUZLUKTUR!
BU BİR VİCDANSIZLIKTIR!
BELEDİYELERE AÇIK VE NET BİR ŞEKİLDE SESLENİYORUZ:
Hayvanları öldürmek, kaybettirmek, aç bırakmak, tedavisiz bırakmak SUÇTUR!
Yerine bırakma yükümlülüğü kaldırılsa bile, bu hayvanların yaşam hakkı kaldırılamaz.
İlaçsızlık, kaynak yetersizliği ya da “şikâyet var” bahanesiyle hayvanları ölüme terk edemezsiniz.
Kamu kaynaklarını hayvanların lehine kullanmakla yükümlüsünüz.
Kurul kararları sizi cezai sorumluluktan kurtarmaz! İl Hayvanları Koruma Kurulu ya da Belediye Meclisi kararları, kanunsuzsa HÜKÜMSÜZDÜR. Suç teşkil eden talimatı uygulayan da sorumludur. Ceza Kanunu karşısında “talimat verildi”, “kurul böyle karar aldı” gibi bahanelerin geçerliliği yoktur. “Kanunsuz emri” uygulayan da, veren kadar suçtan sorumludur!
Ruhsatsız ilaçla enjeksiyon yapmak, hayvanı bilinçli olarak acı içinde öldürmek hem uygulayan personeli, hem veteriner hekimi hem belediyeyi sorumlu kılar.
Zehirlemek, vurmak, dövmek gibi eylemleri bizzat yapan ya da göz yuman belediye görevlileri hakkında doğrudan savcılığa suç duyurusu yapılır.
Belediyeler, 2024 yılında değişen 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu ve Hayvanların Korunmasına Dair Uygulama Yönetmeliği gereği; gönüllülerle iş birliği yapmak ve hayvan bakımevlerini hiçbir koşulda ziyarete kapatmamakla yükümlüdür.
Hayvanları yok etmek değil, korumak zorundasınız. Bu sizin yasal göreviniz, topluma karşı sorumluluğunuz ve vicdani yükümlülüğünüzdür!
VE BURADAN BU YASAYI ÇIKARANLARA SESLENİYORUZ:
Sizin adaletiniz yaşamı değil, ölümü savunuyorsa, o adalete itaat etmiyoruz!
Sizin düzeniniz masumları yok ediyorsa, o düzene karşı çıkıyoruz!
Biz yaşam hakkını savunuyoruz.
Siz öldürmek istiyorsanız, biz yaşatacağız!
Bu katliam durana kadar susmayacağız!
Bu yasa değişene kadar durmayacağız!
Bu canlar özgür kalana kadar mücadeleden vazgeçmeyeceğiz!
ÇÜNKÜ BU BİR İNSANLIK MESELESİDİR!
BU, BİR VİCDAN MESELESİDİR!
BU, BİR YAŞAM HAKKI MESELESİDİR!
YAŞASIN SOKAKTA YAŞAM HAKKI!
ONLARI VERMİYORUZ!
KATLİAM YASASINA İTAAT ETMİYORUZ!